Kos adası gezi notları || Nasıl gidilir?, Kaç gün kalınır? Gezilecek Yerler?
Kerem’le ilk yurtdışı seyahatimizi Haziran 2017 sonunda Yunanistan’ın Kos adasına yaptık. Kos bizim için daha çok Rodos’a gitmek için 1 gece kalmayı tercih ettiğimiz, mecburi bir durak noktasıydı ama gidince çok sevdik ve maalesef her yerini yeteri kadar gezip görme şansımız da olmadı. O nedenle 1 gece yerine 2 gece 3 gün şeklinde kalınırsa hakkıyla bütün Kos’u gezebileceğinizi düşünüyorum.
Nasıl gidilir?
Kos adasına Bodrum merkezden ve Turgutreis’ten feribotlar kalkıyor. Bodrum Feribot İşletmeciliği (http://www.bodrumferryboat.com/tr/default.asp) ve Yeşil Marmaris (http://www.kosferibotu.com/) benim araştırmalarım sonucu bulduğum 2 farklı şirket. Yeşil Marmaris feribotları diğerine göre 3 Euro daha pahalı ama hem daha erken kalkıyor (9:15) hem de daha hızlı gittikleri için (20 dk), Kos limana önce yanaşıyor ve böylece vize kontrol noktasından çok fazla insan beklemeden hızlıca geçip gezinize başlayabiliyorsunuz. Ben biletlerimizi internetten aldım ve kişi başı 20 Euro, Kerem için de 3 Euro verdim. Bizim feribot limana ilk yanaşan feribottu ve biz de feribottan ilk çıkanlardan olduğumuz için 5dk’da hemen polis kontrolünden çıkıp otelimize yürümeye başladık.
Kos’a girmek için Schengen vizesine ihtiyacınız var. Konsolosluklardan aldığınız vize ile girebileceğiniz gibi bir de “kapı vizesi” diye bir şey var ama hiç önermiyorum. Neden derseniz, kapı vizesi için, nerdeyse normal vizeye başvururkenki kadar evrak vermeniz gerekiyor, buna mukabil yine aynı 60 Euro vize başvuru ücretini ödeyerek sadece tek giriş çıkışlık ve 15 günlük bir vize alıyorsunuz. Öte yandan Konsolosluklardan normalde en az 6 aylık geçerli ve çok giriş-çıkışlı vize veriyorlar. Son olarak kapı vizesi alırsanız, kapıda vize kontrol noktasında çok bekliyorsunuz, çünkü normalde Konsolosluklarda yapılan parmak izi alma ve vizenin pasaporta yapıştırılması gibi bütün işlemler kapıda yapıldığı için işlemler çok uzun sürüyor. O nedenle kapı vizesi ile giriş yapacaksanız en az 1 saat beklemeye hazır olun.
Nerede kaldık?
Biz “Pantheon Apartments” diye bir apart otelde kaldık. Ben Kerem’le daha rahat olur diye düşündüğümden apart otel tuttum. Otel gibi değil de daha çok odalar kiralayan bir yer gibiydi kaldığımız yer. Bir apartmanın girişi gibi bir girişi var ve resepsiyon yok, hatta kimse yok! Sonradan ilgilenen kadını bulduk neyseki! ️Fiyat performans olarak odaları gayet iyi, temiz ve yeterliydi. Biz 20 Euro’ya 4 kişilik biro da tuttuk. Odada 4 tane tek kişilik yatak vardı, ikisini birleştirip büyük bir aile yatağı yaptık, Kerem’i de aramızda yatırdık. Otel park yatak da sağlıyordu ama bir gece için gerek görmedik.
Odanın mutfağında su kaynatıcıdan tost makinasına herşey vardı. Klimalı, temiz ve balkonunda kahvaltı edebileceğiniz masa ve sandalyeleri var! Bu sayede sabah Kerem uyandığında ona ve kendimize dil peynirli birer tost yapıp elma suyu eşliğinde balkonda kahvaltımızı edebildik. Eee 20 euro’ya daha ne olsun! Bir de sabah balkon gölgeydi, çok rahat ettik.
Kos merkezde bunun gibi çok uygun fiyata kalabileceğiniz 1-2 yıldızlı otel ve pansiyonlarla beraber merkezin biraz dışında kalmak isterseniz, bizdeki gibi tatil köyleri ve herşey dahil oteller de var. Biz gece araba kullanmak istemediğimiz, merkezi gezmek ve Kerem’in bebek arabasıyla her yere yürüyerek gitmeyi istediğimiz için merkezde bir otelde kalmayı tercih ettik.
Kos’ta Araba Kiralama
Otele en yakın yer olan Stammatis rent a car’dan Fiat Punto kiraladık. Otelde kiralama şirketinin bir broşürü vardı ve arabanın 1 günlük fiyatı orada 60 euro olarak yazmasına rağmen, sabah 11’de kiralayıp akşam 8’de bırakmak koşuluyla; biz hiç sormadan görevli fiyatı 45 Euro’ya düştü. 10 Euro’luk benzin alarak adanın güney batısında olan Kefalos’a gidip geldik, bir de dönüş yolunda Zia köyüne uğradık. Burada bir not; eğer otomatik araç kiralamak istiyorsanız, önceden birkaç şirketle yazışmakta fayda var çünkü Kos’ta otomatik araç bulmak biraz zor. Sayıca azlar bu nedenle çabuk tükeniyorlar. Biz kapı kapı gezmek istemediğimiz için manuel bir araç kiraladık.
Rodos’a göre Kos’ta araba kiralama fiyatı daha pahalı veya biz doğru düzgün araştırma yapmadığımız için biraz pahalı tuttuk. O nedenle zorlayın, iyice araştırın, daha uygun fiyatlara da ayarlayabilirsiniz.
Kefalos Bölgesi – Plajlar
Biz feribottan iner inmez otele koşup, bavulları bıraktık, sonra da araba kiralayıp plajlar bölgesi olan Kefalos’a gittik. Kefalos’a gelmeden, yan koyunda “Paradise Beach” tabelasını göreceksiniz. Bazı bloglarda burasının da çok güzel olduğunu okudum. Biz biraz daha ilerisine merkezine yakın Argo diye bir yerel tavernaya gittik. Burayı da tamamen Kos haritasına verdikleri ilanda gördük ve tesadüf eseri gittik, yemeklerini de çok beğendik.
Kefalos’ta Yunanlıların taverna dediği, bizim için ise sadece lokanta olan bir sürü yer var. Yemeğinizi yiyip, lokantaya ait olan şezlonglarda güneşlenebilir, hemen önünden denize girebilirsiniz. Bizim gittiğimiz tarih itibariyle mi öyleydi emin değilim ama deniz buzzz gibiydi. ️Tertemiz berrak suyu ve çabuk derinleşen denizi ile biraz Datça Palamutbükü’nü andırıyordu.
Biz bütün günümüzü aynı yerde geçirdiğimizden diğer plajları gezemedik. Malum çocukla hızlı hareket etmek, her yere uğramak pek mümkün olmuyor. Gezebilecekler için bir bilgi: Adanın güney tarafında deniz daha sakin, kuzey tarafa bakan plajlar özellikle öğleden sonra çok dalgalanıyormuş.
Gezilecek Yerler
Adada tabiki irili ufaklı köyler var ve Zia köyü bunların en meşhurlarından biri. Hafif virajlı yolu çektikten sonra, köyün girişindeki açık otopark alanına arabanızı bırakıp yürüyerek merkezini gezebilirsiniz. Bu köy gün batımı ile meşhur. Ada merkezinden akın akın insan, akşamüstü saatlerinde güneş batırmaya geliyorlar Zia’ya. Hatta turlar düzenleniyor ve büyük otobüsler bile o dar yoldan köye geliyor. Hediyelik eşyaların satıldığı sevimli dükkanları ve manzaralı cafeleriyle Zia çok şirin bir yerdi. Biz denizden sonra Kefalos’tan dönerken buraya uğradık ama güneşi batırmadan döndük.
İkinci gün Rodos’a feribotumuz öğlen 14.40’ta olduğu için denize girmektense şehri gezelim dedik ve kahvaltı sonrası sabah kahvemizi içmek için geceden keşfettiğimiz Special adlı pastanenin yolunu tuttuk. Değişik pasta ve turtaların olduğu bu pastane’de bizdeki gibi börekler ve tuzlular da var. Patatesli börek çok güzel! Bir de dondurması şahane! Kavunlu dondurmayı deneyin, ben böyle bir dondurma yemedim.
Artık Kos’un görülmeye değer yerlerini gezmeye hazırız. Önce Hipokrat meydanındaki tarihi ağaç ile başladık. Kos malum ünlü Hipokrat’ın adası. Ağacın hemen yanında bir Cami var. Cami’nin karşısında ise limanın üstündeki Neratzia Kale’sine giden köprü. Biz Kale’yi gezmedik, giriş 4 Euro’ydu. Kafamızı uzatıp şöyle bir baktık, Rodos’ta görülecek daha çok şey vardır diye düşünerek burayı es geçtik.
Buradan yürüyerek hemen Antik Agora’ya ulaştık. Burası bir açık hava kalıntılar sergisi. Giriş ücreti yok. Kerem içeride rahatça koşup enerjisini atsın diye indirdim pusetinden bir güzel gezdik.
Barları gece görememiştik ama barlar sokağından gündüz gözüyle yürüyerek geçtik ve Defterdar İbrahim Efendi Cami’nin bulunduğu meydana çıktık. Maalesef bu caminin minaresi Temmuz 2017’deki Bodrum-Kos depreminde yıkıldı ve 2 kişi hayatını kaybetti.
Öğlen yemeği molası için sahildeki tavernalardan birine oturduk ve Rodos seyahatimiz boyunca da unutamadığımız en lezzetli ve en büyük boy porsiyon kalamar tavayı mideye indirdik. Maalesef Restoran’ın adını hatırlamıyorum ama pütü kareli masa örtüleri vardı ve bahçesinde ağaç vardı diye hatırlıyorum.
Kos’ta Türklerin yanı sıra İngiliz turist popülasyonu oldukça fazlaydı. Restoran çalışanları çok misafirperver ve kibardı, hepsi mutlaka Türkçe birkaç kelime de olsa bilip sizinle konuşuyorlar! Biz her zamanki gibi Yunanistan ziyaretimizden çok memnun kaldık ve tadı damağımızda ayrıldık.
Kos’ta Akşam Yemeği
Kos’ta akşam yemek yiyecek güzel bir yer bulmak için Tripadvisor’a baktık. Limanda Akti Kountouriotou caddesinde denize karşı sıra sıra birçok lokanta ve cafe mevcut. Limanın biraz ilerisinde yine deniz kıyısındaki Geor. Averof caddesinde de balıkçılar sıralanmış. Tripadvisor’a göre birinci sıradaki restoran limandan 500m içeriye doğru yürüyerek gidilebilen ve dünya mutfağı sunan “Broadway Restoran”. Çok merak ettiğimiz için yürüdük ve baktık. Oldukça basit görünümlü bu sokak üstünde 10-15 masası olan lokanta her daim dolu. Gitmek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyormuş. Sokakta oturursanız çok problem yok ama lokanta içinde yoğun bir kızartma ve yağ kokusu olduğundan iç taraftaki masalar bence iyi değil. Açıkçası yemeklerini tatmadığımdan insanların neden bu kadar sevdiğini anlayamadım, ama bana kalırsa Kos’taki bir akşamınızda deniz kenarı bir yerde oturmak çok daha keyifli olacaktır, özellikle bizim gibi uzun uzun meze yiyip içki içmeyi seviyorsanız!
Biz Broadway’de yer bulamayınca balıkçıları denemeye karar vererek Geor. Averof caddesine yürüdük. Yine limandan 5dk’da yürüyerek gidebiliyorsunuz. Buradaki en ünlü balıkçı “Nick the Fisherman”. Biz ise gezerek ve sıra sıra lokantaların içine bakarak, menüleri inceleyerek bir karar verdik, ve verdiğimiz karardan o kadar memnun kaldık ki hala “iyi ki gitmişiz, gittiğimiz en güzel yerlerden biriydi” diyoruz.
Agkyra balık lokantası, mezeleri, porsiyonları ve hizmetiyle gönlümüzü fethetti. Denizin dibinde kumsala kurulu masaları olan bu bölgede, yan yana lokantalar sıralanmış. Yani yer olarak bütün lokantalar aynı gibi. Ama Agkyra’da mezeler çok güzeldi. Kerem de yiyebilsin diye Kabak Topları söyledik ki bizim mücver gibi ama daha köfte gibi bir meze. Cacık, kızarmış feta peyniri, kalamar ahtapot yediğimiz başlıca mezelerdi. Turgutreis manzarasına karşı güzel bir akşam yemeği yerken iyi ki burayı seçmişiz dedik hep.
Genel olarak şimdiye kadar ne Yunanistan ana karasında ne de adalarda kötü bir yemek yemedim ben zaten. Her yerde aşağı yukarı aynı kalite, aynı lezzet ve iyi hizmeti bulmak mümkün.
Kerem ne yedi?
Kefalos’ta Argo Restoran’da Kerem’e fileto balık söyledik, yanında patates kızartmasıyla geldi. Ara öğünlerde yabanmersini ve biraz simit yedi. Akşam yemeğinde Agykra Restoran’da kabak toplarından biraz yedi, biraz yoğurt ve ekmek yedi. Öğlen ve akşam sütünü içti. Ertesi gün öğle yemeğinde köfte patates ve yoğurt yedi, sütünü içti.
Bebekle / Çocukla seyahat notları
Kerem’in çok uyumlu bir tatil arkadaşı olduğunu söylemekle işe başlamak istiyorum. Biz yemek saatlerine hep uyduk ve rutinini elimizden geldiğince gerçekleştirmeye çalıştık, O da beklenen saatlerde uykularını uyudu, yemeğini yedi. Kiraladığımız arabalarda hep oto koltuğu mevcuttu, Kerem de problem çıkarmadan oturdu. Önemli bir nokta ise, gittiğimiz yerlerde Kerem’i elimizden geldiğinde pusetinden kaldırdık. Böylece hem sıcaktan hem de oturmaktan bunalmadı. Koştu, keşfetti ve yoruldu. Biz de peşinden biraz koşturduk tabi ki, ama bu yapılması gereken bir şey. Bu sayede yemek saati geldiğinde sorunsuzca mama sandalyesinde oturdu ve yemek bitince gene kalktı. Karı koca paslaşarak birbirimize yardımcı olduk ve çocuğumuzla çok güzel bir tatil geçirdik. Kerem akşamları 21:30 – 22:00 gibi uyuyordu, O uyuduktan sonra da bizim için keyif saati başlıyordu.
Bebekle tatilde bir noktaya değinmekte yarar var, otelde hazırlanma kısmı oldukça zaman alıcı ve yorucu oluyor. Bunun en temel nedenlerinden biri bizim için, Kerem hazırlanırken başka şeylere yönelmesiydi. Mesela banyoya sokmak istiyoruz ama o yüzüncüye topladığım makyaj çantamı açıp içindeki göz kalemlerimi yemeye çalışıyor. Onu elinden alıp topladım desem, bu sefer balkona kaçıyor. Devamlı bir etraf dağılması ve bizim yaptığımız işi on kere yüz kere yine yapmamız gibi bir durum vardı. Çocuğu sabit tutmak için daha sonraki günlerde itiraf ediyorum “telefon” kullandık!
Çocukla seyahatte biraz da acemiliğime denk geldiği için maalesef çoğu zaman fotoğraf çekmeyi unuttum. Çantalar dolusu eşya arasında boğuşup, çocuğu arabadan al arabaya oturt, yemek yedir, sütünü hazırla, uyut seremonileri arasında, yalan yok, fotoğraf çekmeye çok üşendim. Şimdi pişman mıyım? Evet! Keşke kendimi zorlayıp güzel fotoğraflar çekseymişim